Türkiye’de çok ciddi boyutlarda böbrek hastalığı görülüyor ve bu giderek artıyor. Böbrekte oluşan sorunlarda önlem alınmadığı takdirde devamında böbrek naklini getirebilir. Önceden önlem almışsanız ilaçla ya da ameliyatla tedavi edilebiliyor. Ancak çok yıpranmışsa nakil gerekiyor. Hastalık ortaya çıktıktan sonra nasıl tedavi edilmesi bir gündem konusu ancak hastalık ortaya çıkmadan önce ne yapalım dememiz gerekiyor. Ülke olarak buna önem verirsek tedaviye de bu kadar zaman ve para harcamamış oluruz.
1. Sapasağlam bir insan neden bir anda hastalanıyor?
Bunun sebebi olarak iki ana etken var. Birincisi doğuştan sahip olduğumuz ailemizden gelen kromozom, gen gibi bazı hastalıklar yaş ilerledikçe organlarımızı bozuyor. Bu durumda pek bir şey yapılamıyor. İkincisi ise dışarıdan gelen etkenlerdir ve bizim kontrolümüzde gerçekleşir. Örneğin dışarıdan aldığımız vücuda zararlı maddeler, ilaçlar, yediğimiz besinlerdeki doğal olmayan zararlı maddeler ya da ortaya çıkan virüs, mikrop ve parazitlerin yavaş yavaş vücudumuza etki ederler.
Vücuda gelen tüm yabancı maddeler böbrekler ve bağırsaklar tarafından atılır. Toksit maddeler, fazla su, vücutta işlenen birtakım ürünlerin artıkları böbrekler tarafından dışarı gönderilir. Eğer bu atılım bozulursa vücudumuzda birikiyorlar ve vücudumuz zararlı hale geliyor. Kanımızı oluşturan, vücudun dengesini sağlayan, kanımızı oluşturan, kemiklerimizi yapan hormonların hepsi böbrekte yapılıyor. Hastalanınca toksit maddeleri atamadığı gibi bunları da yapamıyor ve buda yaşamla bağdaşmayan unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
2. Böbrek nakilleri kolay mıdır?
Kolaydır. Çok karmaşık ve uzmanlık gerektiren bir ameliyattır. Türkiye’de Dünya’ya örnek olacak sayı ve başarıda böbrek nakil ameliyatı yapılıyor. Sıralama olarak ilk 4-5 ülkeden biri olmasına rağmen organ bulmada sorun yaşıyoruz. Sonuçları itibariyle bu kadar başarıyla yapılan bir ameliyat olsa da organ bağışı konusunda Türkiye sınıfta kalmış bir ülke konumunda bulunuyor. Ülkemizde öldükten sonra organ bağışı yapanların sayısı az olduğu için hasta olan kişiye genellikle akrabaları tarafından nakil yapılıyor. Bir insanın tek böbreği ile yaşaması sağlığına herhangi bir etki yapmıyor. Bir böbrekli ve iki böbrekli yaşam arasında bir fark yok. Verici olan kişiler tarafından bir risk yok. Ama tabi ki her ameliyatın belirli bir riski var. Beklenmeyen bir sorun olmazsa verici açısından da herhangi bir sorun yok. Bağış az olduğu için ameliyatların çoğu canlı vericilerden yapılıyor.
3. Kimler verici olabilir?
Her ülkenin canlı verici olma kuralları var. Türkiye’de bu kural dördüncü dereceye kadar olan akrabalardan alınmasını gerektiriyor. Beşinci derece ve üzerinin olmamasının sebebi etik olmayan şeylerin devreye girmesidir. Mesela çok zengin birisi fakir birine para vererek onun böbreğini satın alabiliyor. Çok özel koşullarda akraba olmayıp çok yakın arkadaşı olması hasebiyle sağlık bakanlığının özel komisyonunun izniyle çok nadir olarak yapılabiliyor. Ama birinci koşul kesinlikle akrabalardan yapılmasıdır.
İkinci koşul ise böbreği veren kişiye zarar vermemiz lazım. Böbreğinin sağlıklı olması, başka hastalığının olmaması, yaşının çok ileri olmaması ve erişkin olması gerekiyor. Bu koşullar sağlanıyorsa ve gönülden verdiğine de organ nakli komisyonu ikna oluyorsa ameliyat gerçekleşiyor.
4. Böbrek nakli klasik cerrahi ile mi robotik cerrahi ile mi yapılır?
Açık ve kapalı cerrahi olarak iki şekilde ameliyat yapılıyor. Açık cerrahide böbreği çıkartmak için kaburgaların altından bir kesi yapmak gerekiyor. Böbreğe ulaştıktan sonra işlemleri tamamlayıp tekrar o kesenin dikilmesi gerekiyor. Bu son derece etkili, güvenli ve sonuçları çok iyi bir yöntemdir. Ama açılan kesi hastaya ekstra bir yük getiriyor. Bazen kaburganın birinin çıkması gerekiyor sonra o kesenin iyileşmesi uzun sürüyor ve hastanın hastanede daha çok kalmasına, işe daha geç gitmesine sebep oluyor. Bu nedenle bütün Dünya, ameliyatı kapalı olarak gerçekleştiriyor. Göbekten ve karının değişik yerlerinden yapılan birkaç delikten küçük aletlerle ameliyat yapılıyor. Son 3-4 yıldır robotik cerrahi teknolojik olarak gündeme geldi. Kapalı yapılan cerrahta açılan deliklere elimizle girmek yerine robotun kollarıyla giriyoruz ve ekrandan robotu yöneterek yapıyoruz.
5. Böbreğin vücuda uyum sağlama süreci nedir?
İki kişi arasında dokunun uyması gerekiyor. Aynı kan grubu olması istenir, doku gruplarının mümkün olduğu kadar çok benzemesi gerekiyor. Çünkü organı taktığınız zaman vücut onu yabancı madde olarak görür ve atmak ister. Atmasın diye masum olmayan, vücudun bağışıklık sistemini azaltan ilaçlar veriliyor ve bu ilaçlar yüzünden tansiyon yükselebiliyor, enfeksiyona duyarlılığı artabiliyor, hiç istemediğimiz bazı hastalıklarla karşılaşılabiliyor.
6. Uyum sağlandıktan sonra iyileşme süreci nedir?
Her şey yolunda, ameliyatta hiçbir sorun olmadı, enfeksiyon olmadı, vücut organı atmak istemedi, hasta 5-6 gün içinde hasta evine gidiyor. 1-2 ay içerisinde de vücut iyice ona alışıyor ve hasta artık normal yaşamına dönüyor.
7. Nakil olan birinin çocuğuna da hastalık geçer mi?
Böbrekleri kaybetmesinin nedeni enfeksiyon ise ya da taşsa çocuğuna geçmesi söz konusu değil. Ama genetik bir hastalıksa o zaman çocuğa geçme ihtimali olduğu gibi takılan böbreğin de vücut tarafından hastalanması yeniden söz konusu olabiliyor.
8. Böbreklerimizi nasıl korumamız gerekiyor?
Sadece su içmek yeterli olmamakla beraber ama çok önemlidir. 3 şeyi doğru yaparsak yüzde doksan hastalanmıyoruz.
- Doğru beslenme
- Doğru düşünme
- Doğru hareket
Tuz, şeker, un az yenilecek, alkol ve sigara hiç kullanılmayacak.
Doğal yağlar, sebzeler ve tahılları tüketmemiz gerekiyor.
Erişkin bir insanın 2,5 – 3 litre sıvı tüketmesi gerekiyor. Sıvı su demek değil çay, ıhlamur, ada çayı veya ayran olabilir.
9. Böbrek hastası olmasa da tansiyon, diyabet gibi hastalıklar böbrek hastalığını tetikler mi?
Türkiye’de böbrek hastalıkların büyük çoğunluğu tansiyon ve diyabete bağlı olarak oluşuyor. Bu hastalıklar kontrol edilmezlerse tansiyon hastası bir süre sonra böbrek hastası olabiliyor.
10. Ramazan ayında iftarla sahur arasında ne kadar su içilmeli?
Çok uzun ve sıcak günlerde vücudun susuz kalması çok tehlikelidir. Özellikle iftarda ve sahurda yediklerimize çok dikkat etmemiz lazım. Suyu vücutta tutucu gıdalar yemeliyiz. Şeker, tuz, hamur işleri su ihtiyacı doğurdu için çok zararlıdır. Lifli gıdalar, proteinli besinler, yumurta, yoğurt, ayran gibi gıdaları çok tüketmeli ve mutlaka sahura kalkmamız gerekiyor. Yoksa sınırda olan böbrek hastalığımız bir anda hastalık aşamasına gelebilir.