Akdeniz ateşi aslında duyduğumuz, aşina olduğumuz bir hastalıktır. Bu hastalığın adının Akdeniz ateşi olmasının sebebi nedir? Aslında hastalık çok eskiye dayanıyor. İki tane kurucu mutasyonu bulanan hastalık her zaman göçlerin yaşandığı, karmaşanın olduğu Kudüs’ten çıktığı söyleniyor. Buradan da diğer bölgelere yayılmış ve komşu olan ülkeler çok daha fazla etkilenmiş. Kuzey Afrika kolu ve Türkiye’nin de bulunduğu Anadolu bölgesi bulunuyor. Dolayısıyla bu coğrafya Akdeniz havzasının çevrelediği için Akdeniz ateşi denmiş. Tabii hastalık her zaman Akdeniz anemisi ile karıştırılıyor. Her ikisi de bu bölgeyi ilgilendiren ve genetik hastalıklardır.
Akdeniz ateşinin belirtileri nelerdir?
Hastalık erken çocukluk çağında başlar. Tekrarlayan karın ağrısı bunun belirtilerinden bir tanesidir. Karın ağrısı toplumda çok sık olduğu için bu hastalık akla gelmiyor. Karın ağrısı herkeste olur, ishal oldun, yel girdi, üşüttün, soğuk aldın gibi şeylerle geçiştiriliyor. Tabi asıl sorun bu değil sorun tedavi edilmezse hastalığın ilerleyerek böbrek yetmezliğine doğru gitmesidir. Bu bakımdan aslında hastalığın belirtilerinin çok doğru okunması gerekiyor. Doğru okunmazsa hastalığın tanısı da geçiyor, tanısı da geçince müdahale edilemeyecek bir aşamaya geliyor. Hastayı normal karın ağrılarından çok da çok şiddetli, kıvrandıran bir karın ağrısı bekliyor ve bu ağrı kesintisiz bir şekilde bir gün sürüyor. Bu süre 72 saate kadar uzayabilir bazen haftaya da uzayabiliyor. Ama bizim beklediğimiz süre ise 1 ile 3 gün arasıdır. Bu karın ağrısı yüzünden hasta yatak-döşek oluyor, hiçbir iş yapamaz hale geliyor, bakıma muhtaç duruma düşüyor ve ağrı biter bitmez de sanki hiçbir şey olmamış gibi normal hayatına devam ediyor. Diğer bir belirti de şiddetli göğüs ağrısı yapmasıdır. Bu göğüs ağrısı genelde tek taraflı oluyor. Bir hasta yan tarafında kürek kemiklerinin olduğu yerde batıcı, şiddetli, nefes alınca ağrısını daha da arttıran bir rahatsızlık oluyor. Hasta nefes alırken bu ağrıyı azaltmak için o tarafını korumaya çalışıyor ve bu da zatürre gibi hastalıklarla karışıyor. Yine bu da 1-3 gün sürüyor ve bunun da sonrasında hasta toparlanıyor. Bunlara eşlik eden de ateş olduğu için her zaman enfeksiyon lehine yorumlanıyor. Antibiyotik veriliyor ve bunun sonucunda yine hastalık tanısı gecikiyor.
Bir diğeri de eklem ataklarıdır. Çocuklar sürekli koştukları, oynadıkları için onların eklemleri yetişkinlere göre çok daha hassastır. Bu belirtinin çocuklarda çok daha fazla görülmesinin sebebidir. Çocuk çok hareketli olduğu için bu da geçiştiriliyor. Erişkinlerde eklem atakları çok nadir görülüyor ancak olduğunda hasta işe dahi gidemez hale gelebiliyor. Bunun haricinde ciltte ataklar, böbrek,kalıcı eklem, omurga tutulumu gibi hastalıklara bağlı diğer küçük belirtileri de var. Ama karşımıza en çok sıkan semptomları karın ağrısı, ateş, eklem ağrısıdır.
Bu ataklar sıkça olur mu?
Hayır. Atakların seyri tamamen değişkendir. Bazı hastalar haftada bir, bazıları yılda bir, bazıları iki yılda bir olur. Bu yüzden hastanın verdiği hikaye çok önemlidir. Hastaya birkaç soru soruyoruz. Karın ağrısı nasıl oluyor, şiddeti nedir, başladıktan sonra hemen mi geçiyor, kesintisiz mi oluyor gibi sorulara verilen cevap 1-3 gün süren, kıvrandıran karın ağrısı, çok şiddetliyse uygun testlerle kandaki iltihap tahlillerde artmışsa tedaviye uygun buluyoruz ve tedaviye yanıt veriyorsa bu hasta Akdeniz ateşi hastasıdır diyebiliyoruz. Genelde hastalarımız şunu net bir şekilde söylüyor. Çocukken 17-18 yaşlarımda benim dizlerim şişmişti iki hafta okula gidememiştim, çok koştuğum zaman böyle şeyler yaşardım, uzun yolculuklardan sonra ayağım şişerdi şeklinde semptomlarını bize çok rahat ifade edebilirler. Buradan yola çıkarak çok zorlanmadan hastaya tanı koyabiliyoruz.
En önemli şey hastalıktan şüphelenmek olacaktır. İş doktor ve hastalara düşüyor. Doktorlar bu tür semptomları sormazsa karın ağrısı deyip geçiştirirse tanı konulamaz. Mutlaka akıllarının bir köşesinde Akdeniz ateşinin olabileceği bulunmalıdır. Tüm dünyada bu hastalığın en çok görüldüğü ülke Türkiyedir. Tahmini 100 bin civarı hasta var. Hastalık tedavi edilmezse kalıcı böbrek yetmezliği gibi önemli sorunlara yol da açabilir. Genelde 40 yaşından sonra atakların sıklığı azalıyor. Hastalar bu yaştan sonra çok rahat ediyorlar.
Akdeniz ateşi tanısı konulduktan sonraki tedavi süreci nasıl oluyor?
Hastalık ömür boyu süreceği için tedavi de ömür boyu olacaktır. Bu yüzden hastalığa doğru teşhis konulması çok önemlidir. Örneğin hastaya şeker ilacı vereceksek, tansiyon ilacı vereceksek yan etki yapacağı için tanıyı doğru koymak gerekiyor. Çok tanıdık bir tedavisi bulunan bu hastalığın ilacı safran bitkisidir. Hastaların yüzde doksanında atakları tamamen kontrol etmede etkili oluyor. Diğer bir ilacı da çiğdem bitkisidir. Bu tedaviyi az sayıda hastaya uyguluyoruz. Bazı net cevaplar aldığımız kişilerde kullanılıyor. Bu bitkinin kullanımında zehirlenmeler çok fazla oluyor. Bu yüzden yan etkilerine çok dikkat etmek gerekiyor.
Bitkisel ürünlere çok rağbet var ve zehirlenme riski nedir?
Her yıl safran yüzünden binlerce zehirlenme oluyor. İlaçla zehri birbirinden ayırt eden şey dozudur. İlaçlar standart dozda olduğu için bunları güvenle kullanabiliyoruz. Ama her bitkinin içerisindeki maddelerin saflığı da çok önemlidir. Safran zehirlenmesini de çok fazla gördüğümüz için hastalarımıza hekim kontrolü altında belirli dozda alınmasını tavsiye ediyoruz.
Bazı hastalıklar için genetik özellikler, genetik risk faktörleri etkili diyoruz. Akdeniz ateşi için de bu geçerli mi?
Kesinlikle genetik bir hastalık. Gen haritasından bunun 3-4 bin yıllık bir hastalık olduğu biliniyor. Ailede başka hastalar da var mı diye hastaya sorulduğunda evet cevabını alırsınız. Hastalık sizin çocuklarınızı etkileme riski de var. Burada akraba evlilikleri çok önemli ne kadar uzak durursak bu tür genetik hastalıklarla karşılaşma riskimiz o kadar azalır. Ancak yüzde yüz etkilenecek diye bir şey yok. Çekinik geçişli bir hastalık ve çocuklar da taşıyıcı oluyorlar, her zaman hasta olmuyorlar.
Çocuklarda böyle görülür, yetişkinlerde şu şekilde olur gibi sınırlamalar var mı?
Hastaların en az yüzde 60’ı 10 yaşına kadar belirti veriyor. 20 yaşına kadar da yüzde 90’ı belirti veriyor. Türkiye’de belirtisiz hastalık ise yüzde 2lik bir kısma sahip. Bu yüzdelik dilim de umursanmayan karın ağrısı olarak tanı yapılıyor.
Türkiye’de en fazla hangi bölgelerde görülüyor?
Kadın erkek dağılımına bakarsak erkeklerde çok az da olsa daha çok görünüyor. Türkiye’nin Akdeniz’e komşu olan bölgelerde çok olmasını beklerken göçlerden dolayı en fazla Orta Anadolu, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinde görüyoruz. Türkiye genelinde her 1000 kişiden birinde olmakla beraber, Orta Anadolu bu rakam her 400 kişide 1 olarak saptanmış.
İlaca gebelikte de devam etmek gerekiyor. Aksi halde ataklar erken doğumu tetikleyebiliyor. Hasta her dönemde ilaçları kullanmaya devam etmelidir. Atakları soğuk, çok fazla ayakta kalmak ve uzun yolcuklar tetikler.
[…] Kaynak:UzmanModa […]